1970’lı yılların sonunda bir sonbahar gece yarısı… Bebek’teyim…
Ceketimin yakası kalkık, ayaza direnmeye, kafa tutmaya çalışıyorum…
Lodos önüne yapraklar katmış, kovalıyor… Hafiften bir yağmur çiseliyor, yağmakla yağmamak arasında kararsız… Işıklar birer birer çekiliyor yaşamdan ve şehir azar azar kayboluyor karanlıklarda…
Böyle saatlerde genelde anılarım arasında dolanır, dururum… Ürkek ve gizemli bir el tutuş…bir masum öpücük… sarmaş dolaş, sımsıkı sabahlara varış… Bazense bir veda busesi… birkaç damla gözyaşı… hüzün… Ve bekleyiş… telefon başında… pencere camında… imza atılan bir ağaç altında…
Elbet döneceğine inanarak… siyah-beyaz bir fotoğrafla avunarak…
Delicesine… ölesiye…
Kim o deme boşuna,
Benim ben,
Öyle bir ben ki gelen kapına,
Baştan başa sen…
Karalanmış birkaç çılgın mısraya takılırım… Şarapsı dudaklardan bir şişeyi iliklerimde hissedene kadar diplerim… Vücudumun her karesinde dolaşır durur sevdam…
Öyle bir kelime söylesem ki deyorum,
Dışarıda bir başkası kalmasın..
.
İşte gene öyle bir gece yarısı… Dedim ya… Bebek’teyim… Cadde üzerindeki loş barın kapısını aralıyorum… İçerisi sımsıcak… Sadece mumlar yanıyor… Ve derinden Tom Jones’un “I’ll never fall in love again” (Bir daha aşka düşmeyeceğim) çalıyor…
Barın içinde, ak saçları ve sakallarıyla, belli, dopdolu koca bir hayat sırtlamış tonton ihtiyar yanındaki konuklara dizeler sıralıyor… Sıralamak ne kelime… yaşıyor… ve yaşatıyor… Sanki üniversite kürsüsünde ders veren bir felsefe profesörü…
Konuşmak susmanın kokusudur,
Ya sus git, ya konuş gel, ortalarda kalma !….
Yalan korkaklığın tortusudur,
Dürüst kaba ol, eğreti saygılı olma !…
Barın boş bir taburesine oturuyorum…ve dinliyorum… Sabahın ikisi… üçü… dördü… Hayır !… Bitmesin gece !.. Dursun zaman !.. Öyle ayrı yerlerde ve uzak yörüngelerdeyim ki !… Dönüşüm sabahı zaten bulacak !… Oradaki herkes gibi !..
Ve günün ilk ışıkları… Kahretsin !… Önümüze konan birer tabak pastırmalı kuru fasulye kur yapıyor !.. Bir baş ağrısı… Gönlümüz, beynimizle bir olmuş, midemize öfke saçıyor sanki… Sanki… “Sattın bizi bir tabak kuru fasulyeye” der gibiler !…
Yalnızlık paylaşılmaz,
Paylaşılsa
Yalnızlık olmaz !…
Büyük usta Özdemir Asaf barından çıkıyor… Herkesi kapıya kadar geçiriyor…
Yüzü gülüyor ama belli, onun beyni de puslu…
Sen bana bakma,
Ben senin baktığın yönde olurum…
Doyasıya yaşadığımız… dibine vuran bir geceden geliyoruz… Alabildiğine romantik… çılgın aşklara sitemkar… Bitmemiş aşklara kadehler kaldırmışız… Hüzünlü terkedilmişliklere gözyaşları akıtmışız… Özel ve farklı bir sonbahar gecesinden, gerçek yarınlara katık yaptığımız bir geceden çıkmışız !… Ortak bir mutluluk sokaklara dağılıyor ve yeni güne “Merhaba” diyor !…
Vurdun, acısı daha geçmedi,
Biliyorum, geçecek…
Ama öyle ağır konuştun ki ardımdan,
O, gittikçe gerçek !…
Özdemir Asaf bizden, içimizden biriydi… Ancak büyük bir filozoftu… Diğer şairler gibi laf kalabalığı yerine birkaç kelimeyle, bir özdeyişle hayatı, aşkı düşünüyor ve anlatıyordu…
Yasamak değil,
Beni bu telaş öldürecek !….
Mükemmel bir tahsili vardı… Bir ara gazetecilik te yapmıştı ama onun gerçek dünyası kendi kurduğu basımeviydi…ve en çok hoşlandığı şey de kitaplarını özenle basmasıydı… Bebek’te, o küçük şirin barında sevdikleriyle birlikte olmaktan ayrı bir keyif alırdı…
Uzağa değil… usta,
Öteye, hep öteye gitti,
Yalnızlığı ondandır…
Sonra hastalandı… Evine çekildi… Son nefesine kadar yazmaya devam etti…
Ve…sessiz sedasız 1981’de, 58 yaşında bu yalan dünyaya son sözünü söyledi…
Kim bilir… Belki de bu kadar çok sevileceğini, okunacağını tahmin edemeden !…
Bütün gerçek sanatçıların ortak kaderi bu değil miydi ?.. Öldükten sonra yaşamak ebediyen !..
Daha doymamışız yaşama,
Günlerimiz dün bir, bugün iki,
Sakin bir şey bırakma yarına,
Yarın yok ki…
Beni öyle bir yalana alıştır ki,
Ömrümce sürsün doğruluğu…
Herkes fazlasıyla sevmiş…
Ben eksikleriyle de sevdim oysa…
İnsanın büyüdükçe mi artıyor dertleri ?…
Yoksa insan büyüdükçe mi
anlıyor dertleri ?…
“Kaybedeceğini bile bile
neden mücadele ediyorsun ?…” dedi…
Öleceğimn bile bile
Unutmuşum o an
Bozmadım…
Bana surat asm hayat…
Misafirim sonuçta, çeker iderim…
Sende gördüğümü görecekler diye
Ödüm kopuyor…
Gece midir seni bana düşündüren,
Yoksa ben miyim seni düşünmek için
geceyi bekleyen ?…
LAVİNİA şiiri, kendi sesinden…
https://www.youtube.com/watch?v=dPXRrVrF2TY