CEM KARACA VE İLK AŞKI… Hasan Uğur Epirden

Aynalarla arası o aralar pek iyi değildi. Yüzünde ergenlik çağının çilesi olan değişikliklerin boy göstermeye başladığı senelerin başıydı… Okul dönemi bitmiş, yaz tatili başlamıştı… Geceleri sabahlara dek anlamını veremediği düşlerle uğraşıyor, bütün gün de koşturuyordu. Bir şeyler değişiyordu onda… ve çözemediği bir arayış içerisindeydi…

Annesi Toto Karaca devrin en ünlü tiyatro sanatçılarından biriydi… O yıl, yaz dönemi oyunları için bir sahil kentindeydi… Arada sırada mektuplar gidip, geliyordu… Böylelikle anne/evlat özlemi bir nebze olsun giderilmesi mümkün olabiliyordu… Ama bu mektuplar içinde “güney”den gelenlerinin sevinci daha büyükçe oluyordu… Zira içinden her keresinde 10 lira banknot çıkıyordu… 10 liraydı bu ?… O’nun yaşındaki çiçeği burnunda bir genç için tüketilmesi büyük paraydı !… İşte o yüzden onluğu cebe indirmenin zevkiyle o mektup bir solukta okunuyor, hasret bir mektupluk daha uzuyor ama hemen de cevap veriyordu…

Son mektup bir hayli ilgisini çekmişti… Annesi evine konuk olduğu
ahbaplarının kolejde okuyan güzel yeğeninden bahsediyordu… Artık sonraki mektuplarda, onun için 10 lira, önem sırası bakımından 2.ci sıraya inmişti… Acaba
nasıl bir kızdı ?… Kolejde olduğuna göre kültürlü bir kız olması gerekti ?… Peki ama ya güzelliği ?…

Annesi son mektubunda “Gel !..” diye yazmıştı.. ve mektuptan bu kez 20 lira çıkmıştı…

O’nunla ilk karşılaşması şirin sahil beldesinin bahçe içerisinde bulunan, konak yavrusu evin holünde gerçekleşti… Gerçekten de çok güzel bir kızdı… Yaşadığı ılıman iklim her şeyi ile O’nu sanki kusursuz yaratmıştı… Annesi kim bilir kendisini kaç kez bu kolejli güzel kıza anlatmıştı ve acaba neler demişti ?… Genç kız da kim bilir O’nu merak etmiş miydi ?…

Birbirlerini önce uzunca bir süzdüler !… Kızın yüzündeki ifade pek hoşuna gitmemişti… “Hay Allah !.. çıka çıka karşıma bu mu çıktı ?..” gibilerinden, sanki umduğunu pek bulamamış, hatta hayal kırıklığına uğramış cinstendi… Pek haksız da sayılmazdı… Zira o yıllarda aynalara boyuna değil de enine yansımaktaydı !…

Her şeye rağmen aralarında pırıl pırıl, platonik bir ilişki başladı… Genç kız zamanla gencin O’ndan hoşlandığını ve sevdiğini daha iyi anlıyor ve kendi duygularının aksine, inadına O’nunla alay eder gibi bir tavır takınıyordu… Birlikte adım atmaları hayli zorlaşıyordu… Beraberlikleri ise istemeye istemeye gerilim dolu geçiyordu !… Genç delikanlı ise üzülüyor, kahroluyordu !… Canı yemek yemek bile istemiyor, çok sevdiği bu güzeller güzeli kız artık ona kahır pompalıyordu !…

Seviyordu !… Ama bir şeyi tam çözemiyordu… Sevmek, acı çekmek miydi ?…
Sevmek, arkasından böyle paramparça olmak, yerlerde sürünmek miydi ?..
Sevmek O’nu O’nsuz zamanlarda bile hayallerinde yaşatıp, yokluğunda rüyalarından kabus görmüşçesine uyanmak mıydı ?… Ah !… O kadar toy ve tecrübesizdi ki !..

Yaz bitmek üzereydi… Annesinin çalıştığı tiyatro salonunun arka bahçesinde O’nunla bir süre dolaştı… Gecenin ilerleyen saatiydi ve son gala gecesinin final alkışları duyuluyordu.. Bir ara göz göze geldiler…

Bu işkence artık bitmeliydi… Zira bu onların son geceleriydi… Cesaretini topladı, karanlıktan da cesaret alarak genç kızın elini tuttu. ona “I love you !..” dedi… Sanki Türkçe’sini söylemek O’na günah işleyecekmiş, ayıp edecekmiş gibi gelmişti o anda… Genç kız da başını öne eğmiş, ve “Me too !..” diye cevap vermişti… Bir süre sessiz kaldılar… Toto annenin sesi duyulana kadar birlikteliklerinin kısa ama unutulmaz tadını çıkardılar… Birden elleri ayrıldı… Bakışlar birbirlerinden uzaklaşırken karanlıklara asılı kaldılar !…

Hepsi bu !… Yani kısa ama vurgun gibi bir yaz macerası !.. Genç kızı bir daha hiç göremedi !.. İsmi neydi ?.. Açık göz bebekleri sahi ne renkti ?… Ve daha hatırlayamadığı bir dolu şey geçmişin koynunda kalmıştı… Bir tek bir melodi kalmıştı onca heyecan ve duygudan… “Jhonny Gitar”…

Evet, hepsi buydu… Hepsi bu kadardı !… Koca CEM KARACA’nın ilk gençlik aşkından, senelerin ve zamanın acımasız yıpratıcılığından belleğinde bölük pörçük kalabilenler…

Ya sizler ?… Benzer bir filmin tüm karelerini bugüne taşıyabildiniz mi ?.. Uzaklara ne kadar dönüp, yolculuk edebiliyorsunuz ?… Derinliklere ne kadar inebilip, dipleri eşeleyebiliyorsunuz ?… O’nu hala hayalleriniz ve anılarınızda ne kadar yaşatabiliyorsunuz ?..

İlk heyecan.. ilk aşk… ilk dokunuş… ilk öpüş… Unutulmuyor değil mi ?..
Ne dersiniz ?..

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s