Beyoğlu’nun arka sokaklarından birinde, bitişik nizam, tarihi binaların birinde, kapısında “BEYOĞLUSPOR” olanından içeri süzüldüğümde daha henüz 13 yaşlarında, delikanlılığa yeni terfi etmiş bir spor sevdalısıydım !…
Yüksek tavanlı, geniş merdivenli binanın birinci katında, kupalar, şiltler ve madalyalarla dolu kocaman bir müze beni karşıladığında, önemli bir yere geldiğimin farkına vardım !… Aynı katta, sekreterlik, Başkanlık bölümlerinin karşısından açılan kapının da spor salonu ve soyunma odalarına çıktığını kısa bir süre sonra öğrendim !…
Sıcak bir ilkbahar akşamı, bu soğuk görünüşlü tarihi binada beni oldukça içten karşılayan idareci EMİRCİYE kolumdan tutup beni spor salonunda bekleyen antrenör VALEK Hoca’ya (VALENTİN HOLYAFKİN) teslim ederken “Önemli bir genç !…” yakıştırması, çekinerek geldiğim bu binada gönlümü okşayan, moral depolamamın startını veren tecrübe dolu bir büyütmeydi…
İşte, voleybola ciddi olarak attığım ilk adımlardı bunlar !… O gün, sevinçleri ve hüzünleriyle dolu dolu yaşayacağım voleybol hayatımın ilk günüydü !… Oldukça sıkı bir antrenman sonrası VALEK Hoca, sırtımı herkesin içinde sıvazlarken, “İşte !… Böylesine özverili ve istekli antrenman yapmanızı istiyorum !…” diye beni göstermesi, hemen akabinde, EMİRCİYE’nin içeriden kapıp getirdiği “13” numaralı sarı-siyahlı BEYOĞLUSPOR formasını “Bu forma artık senin !… Hiç çıkarmamanı dilerim !…” tembihiyle teslim etmesi, o formayı giyerek uyuduğum gece, birbirini tamamlayan önemli kareler olarak hayatımın önemli dönüm noktalarından olarak bende yer etti !…
AHMET KARLIKLI, İRAKLİ, HRİSTO, RAUF ve benim nüvesini oluşturduğumuz takım, 1969-1970 sezonunda “Türkiye Gençler Şampiyonu” olurken antrenörümüz ŞEMSİ Ağabey (ŞEMSETTİN ÜSTÜNDAĞ), aynı yıl Türkiye Deplasmanlı Voleybol Ligi’ne çıkan ve 1970-1971 yılında da maalesef 5 galibiyetine rağmen küme düşen A Takımımızda da antrenörümüz rahmetli AYHAN Ağabeydi… (AYHAN DEMİR)
NASUHİ ÜNLÜBAYAN (K), ŞEMSETTİN ÜSTÜNDAĞ, GÜN ERTE, İRAKLİ, HRİSTO, HAMDİ, SEMİH (Kule), AHMET KARLIKLI ve benden oluşan BEYOĞLUSPOR, şimdilerde sesi soluğu çıkmayan, daha ziyade zengin geçmişiyle bir müzeyi andırmasına rağmen, en eski spor kulüplerimizden biri olma onurunu, tarihin sararmış sayfalarında, yaşlanan belleklerde korumaktadır !…
İçinde kutu gibi, alçak tavanlı spor salonuyla, o zamanların imrenilen soyunma odaları ve de daima akan sıcak suyuyla (!) bünyesinde futbol, voleybol, basketbol, masa tenisi, boks, güreş, atletizm gibi spor dallarını bulundurarak, sayısız sporcu yetiştirmiş, sarı- siyah formasıyla daima bir “Armada” olma özelliğini korumuştur !…
O yuvada, her şeyden önemlisi, Rum sporcu kardeşlerimle, dinler arasında sıkça görülen çarpık zıtlaşma, restleşme ve kompleksten arınmış bir anlayışla kucaklaşmış olmam, kendimi önce “Dünyalı”, her “Dünyalı”yı da kardeş görmem gelişen kişiliğimin altın halkalarından sadece biriysiydi !…
1965-66 Yıllarında Saint-Michel Orta okulu Hazırlık sınıfında teneffüslerde “Mecburi Spor” dalı olarak başlayan “Voleybol” ile tanışıklık ve flört devrem, 1967’de ülkemizde gerçekleşen Avrupa Erkekler Voleybol Finallerindeki unutulmaz maçlarla yerini tutkuya bırakacak, aynı yıl da idealimdeki spor kulübünü bulmam ile hız kazanacak ve benim için bir “Vazgeçilmez” ve “Yaşam Biçimi”m olarak hayatıma yön verecekti…
Ülkemizde dizlik kullanan ilk 3 voleybolcudan biri olmam (AHMET KARLIKLI, FEYZA SAYSEN ve BEN), defansı sevmem ve de sevdirerek alkışlatmam, sayıları ancak 10-15’i bulan, ancak deplasmanlar dahil tüm maçlarımda tribünlerde yer alıp beni destekleyen özel fanatik seyircilerimin oluşması unutamadıkların arasında yer alır !…
Hayranlık duyduğum rahmetli Değer ağabeyin (ERAYBAR), Spor ve Sergi Sarayı’nda (Şimdiki Lütfü Kırdar Kongre Merkezi) bir maç öncesi ısınmasında sıçrayarak, ayağıyla basketbol potasının çemberine vurması, Baba HALDUN (HALDUN BAZLAR) ile Galatasaray’ın Hasnun Galip sokaktaki Kulüp binasındaki spor salonunda rahmetli AYHAN DEMİR Hoca’nın Galatasaray ve Beyoğluspor takımlarını karıştırarak yaptırdığı özel maçta, yanına gelip, ikili bloku tamamlamamı kendisine hakaret sayan Baba HALDUN’un küfürlü azarını, Dinlendirmek için yerine girdiğim NASUHİ Ağabey’in (NASUHİ ÜNLÜBAYAN) çıkarken omzuma dokunuşunu, Ankara deplasmanında, yılın Şampiyonu Kolej ile yaptığımız maçta SEMİH’in (SEMİH OKTAY) bloğumuz üzerinden arka arkaya vurduğu mermi gibi 3 smacı çıkarırken rakip tribünden aldığım alkışı, Teknik Üniversite Spor Salonunda, oynadığımız bir hazırlık maçında AYHAN DEMİR Hoca’nın bizi hareketlendirmek ve moral takviyesi vermek için bir molada açtığı Orijinal PLAYBOY dergisini, beni voleybolla tanıştıran ve teşvik eden DEĞER ERAYBAR ile AYHAN DEMİR’li, ALPER BAŞARAN’lı takımla Kumburgaz’da Türk Ticaret Bankası Kampı ve Mavi Marmara Sitesi arasındaki iddialı rekabette oynadığım 6’şar kişilik plaj voleybolu maçlarını unutmama imkan var mı ?…
Bana “Hayatı sil baştan yaşasaydın, elinde spor çantan ile nerede olmak isterdin ?…” diye bir soru yöneltseler, ilk cevabım o şerefli formayı taşıyan rahmetli biricik babam MÜNEVVER NECATİ’nin bana verdiği asil ruhla “Galatasaray Spor Kulübü çatısı !…” ama ikincisi ise “Beyoğluspor Kulübü kapısı !…” olurdu !…
Ve aşağıda saydığım takımla 1 set, evet yalnızca bir set oynamak için ömrümden 10 hatta 20 yılı gözümü kırpmadan verebilirdim !… (Daha fazla yaşamayı Allah kısmet etmeyebilir ?…) NASUHİ ÜNLÜBAYAN, DEĞER ERAYBAR, HALDUN BAZLAR, YAVUZ IŞILAY, ALPER BAŞARAN, SEMİH OKTAY, SAMİ AKGÜN…
İşte tüm bu anıların miladı o bina… Öyle suskun, öyle yaşlı olduğuna bakmayın !… Bir tarih yatmakta o binada !… Ve o tarihin kırıntıları arasında ben de varım !… Tarihsel boyuttan matematiksel hesaba geçerseniz de karşınıza söyle bir denklem çıkacak !…
BEYOĞLU + SPOR = BEYOĞLUSPOR*
Voleybol hayatımın miladını oluşturan…
*Rum cemaatince 1884’te “Ermis” adıyla kurulmuştur. 1890 ile 1923 arasında “Pera” adını kullanmı,ş 1923’te Beyoğluspor adını almıştır. AEK ve PAOK kulüpleri, bu takımın Yunanistan’a göç eden yöneticileri tarafından kurulmuştur Lefter Küçükandonyadis ve Kadri Aytaç’ı Türk futboluna hediye eden kulübümüzdür…