ÖLDÜRMEYEN ALLAH, ÖLDÜRMÜYOR, İŞTE… Erdoğan Sevgin

 

Son hastane maceram tam 28 gün sürdü.
Bunun en az yarısı yoğun bakımda geçti.
Can arkadaşım Tülay Bilginer, kızım Ergül’den aldığı bilgilerle, gün, gün sağlık durumum hakkında sizi bilgilendirmiş.

Yaşadıklarımı bir de benim ağzımdan dinlemek ister miydiniz?
2016’nın son günlerinde tekrar hastaneye kaldırıldım. Teşhis, akciğer yetmezliği ve enfeksiyon…
79 yaşına kadar her şey iyi gitti…Ama, 80’e basınca birden nevrim döndü.. Çocuklar, torun-torba 80. yaşımı kutlamaya hazırlanırken, kendimi yoğun bakımda buldum… Yeni bir yılı ilk kez, yoğun bakımda, uyuyarak karşıladım. Hiç dert etmedim. Bunca yıl, yeni yılları, kollar havada güle oynaya karşılardık da ne oldu? Başımız,göğe mi erdi?

Benim vücut Çin vazosu gibiymiş. Uydurmuyorum, bir prof. öyle diyordu. Bir parçası dökülünce, çöküyormuş vücut…
Bu kaçıncı kez hatırlamıyorum… Bir kez daha Azrail’le bile güreşe tutuştuk. Ballıyım, arkadaş, ballı! Yine tura attım, hayatta kalmayı başardım…

Hemşireler, yatağımda, vücudumda oluşan yaraları tedavi etmek için beni bir o yana, bir bu yana döndürüyorlar.. Gülüyoruz, eğleniyoruz…
Derken, bir ara yüzüm mosmor. Kalbim durmuş. Bütün hastane, beşinci kattaki odamda sanki. Bir telaş, bir telaş… Sanırsız ki evde kız bebekler karıştı!
Tam 20 dakika kalbi yeniden çalıştırmak için ter döküyor doktorlar…. Şok, şok. şok… Ve kalbim yeniden çalışmaya başlıyor.

Kalp ayvayı emiş. Ateşleme sistemi haşat.
Çaresi var bunun. Sol tarafıma, köprücük kemiğinin içine bir pil yerleştiriyorlar.
Anlayacağınız ben de pilli bebek oldum…

Kalbimin 20 dakika süreyle durması başıma çok işler açtı.
Önceleri konuşamadım… Karşımdakiler bülbül gibi şakıyor, ben onlara cevabımı yazıyla veriyordum.
Sonra, yemekten, içmekten kesildim. Su bile içemez oldum. Tam, 23 kilo kaybettim.
Yoğun bakımın kaptanı Kadir hoca aldı beni karşısına:
Erdoğan bey, eğer yemek yemeyi geri çevirirseniz bana tekbir bir yol bırakıyorsunuz. Burnunuzdan, ağzınıza, mideye lastik boru ile ineceğiz sizi öyle besleyeceğiz.”

Biliyorum bu yöntemi. Rezil bir şey. Bir keresinde bana da takıldı. Tam bir hafta ağzımda latik boru çiğnedim…
Ha, bu arada, şekeri dengelemek içn insüline başladık.

Son durumuma gelince…
Oturamıyorum, kalkamıyorum. Birinin desteğini almadın yürüyemiyorum.
Buna da şükür.
Buradan, Bayındır İçerenköy hastanesimin, başta, Prof. Dr Timur Timurkaynak olmak üzere, tüm bölüm şeflerine, dokrorlarına… Vefakar ve cefakar hemşirelerine… Beni sırtlarında taşıyan “porter”larına, yürekten sevgilerimi iletiyorum.
Yaşayacağıma inandılar ve beni yaşattılar.
Her halde günlük yazılarıma başlamak zaman alacak
Ne gammm.
Yazacak bir şey kaldı mı?
Sözün bittiği yerde değil miyiz?.
Hepinizi hasretle kucaklıyor, yanaklarınızdan öpüyorum….

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s