“HİÇ” OLMAK !… Hasan Uğur Epirden

Devrin valisi emrindeki yöneticiler ile atının üstünde şatafat içinde girer şehre…
Yol kenarlarında insanlar iki büklüm el pençe divan selamlarlar valiyi…
Bütün bu şatafatlı itaat gösterileri arasında valinin gözleri bir sokağın
köşesinde yere çökmüş, etrafindaki hiçbirşey ile ilgilenmeyen bir adama takılır…
Perişan kılıklı, saçı sakalına karışmış bu adamın olduğu yere sürer atını vali…
Atının üstünden inmeden, vakur ve sert bir ses tonu ile bağırır adama…
Behey adam; herkes benim şehre gelişimi el pençe karşılarken sen kimsin ki yerinden bile kıpırdamıyorsun ?…”
Perişan kılıklı adam istifini hiç bozmadan, sakallarını ve uzun saçlarının arasından belli belirsiz gözüken gözlerini valiye çevirerek,
“Ben hiçim…” der…
Vali daha da hiddetlenir,
“Ne demek hiç, senin bir adın, sanın, ünvanın yok mu bre adam ?…” der…
“Senin var mı ?… der bu kez adam…
Vali iyice şaşırır ama cevaplar,

Gafil adam, nasil tanımazsın beni, ben valiyim !…” der…
Adam aynı ses tonu ile sorar yine…
Peki, daha sonra ne olacaksın ?…”
Sadrazam olacağım…” der vali…
Peki daha sonra ?…”
Padişah olacağım…”
Peki, ya daha sonra ?…”
Kısa bir an duraksar vali ve, “hiç” der…
Sadece gülümser adam…


Bu kısa öykümde, sonunda bir “hiç” olacak valiyi kurgular, dururum…
Hepimiz hep baska birileriyiz…
Ancak çoğumuz sevdiğimiz, beğendiğimiz, örnek aldığımız, kıskandığımız, yerinde
olmak istediğimiz birilerinin seslerini, sözlerini, bakışlarını ve tavırlarını alıyor, sanki bize
aitmiş gibi kullanıyoruz…
Sabahları kalkıp, elbise dolabımızın önünde durduğumuzda, giyeceğimiz elbiseye ve yanına gideceğimiz insanlara en çok uyacak maskeyi de seçiyoruz…
Hep daha fazlasını isterken, aslında giderek hep daha azalıyoruz…
Bütün ömrünü kariyer, güç ve para peşinde gece gündüz çalışarak geçiren insanların, günün birinde bütün kazandıklarını, elindekileri kazanırken de yitirdikleri sağlıklarına harcadıklarını görüyoruz…
Bir ömrün sonunda evleri, arabaları, şatoları, sarayları ve para kasaları olan insanların, bütün bunları kazanırken kim bilir kaç gerçek aşkı yitirdiğini ve günün birinde yaşlanıp başlarını yaslayacakları bir sevgili omuzu aradıklarındaysa, soğuk duvarlar arasında, elde ettikleri servetin asla bir sevgilinin yerini tutmadığını acı içinde fark ettiklerine, çoğunun ise itibarlaını yitirdiklerine, yapayalnız kaldıklarına, sonunda birer “hiç” olduklarına şahit oluyoruz…

 

 

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s