“HAYIR”LAR OLA… / Hasan Uğur Epirden

Sevgili Arkadaşlarım, Dostlarım, Akrabalarım, Komşularım, Hemşerilerim, Okurlarım, Sanatçılarım, Okul arkadaşlarım, Sosyal Medya takipçilerim, Sporcularım;

50 yıldır voleybolun içinde her kademesinde, 46’şar yıl müzik menajerliğinde ve köşe yazarlığında çoğunuza göre çok geniş bir yelpazede, rengarenk bir hayat yaşamışlığım var ve bu süreç içerisinde yaşıma yaş katıldıkça benimle bazılarınız dertleşti, birçoğunuz danıştı bir kısmınız tartıştı, fikir alışverişinde bulundu… Sevenleriniz de oldu, kızanlarınız, hatta tahammül edemeyenleriniz de…

Ama bakıyorum da içinizde bazılarının pazar günü yapılacak “Referandum” umurlarında değil, veya “Aman ne olursa olsun, vatanı bir tek ben tek oyumla mı kurtaracağım ?…” bağnazlığı içerisinde, suskun enerjisiz, heyecansız, sanki üzerlerinde ölü toprağı serpilmiş ?…

Bu oylamanın partiler üstü bir oylama olduğunu, kusura bakmayın ama, kavrayamamış, “Tek Adam”lıkla Laik, Demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin ne denli alabora olacağının farkına varamamışlarınızı görüyor, hissediyor ve endişe duyuyorum !…

Tarifini yaptığım muhteremler, Ülkenin bütün meydanlarının, bütün caddelerinin, bütün sokaklarının, bütün binalarının, devlet olanakları kullanılarak işgal edilmesi, devletin uçaklarının, gemilerinin, trenlerinin, otobüslerinin, özel araçlarının tek yönlü propagandaya tahsis edilmesi, devletin televizyon kanallarının tek yanlı yayın yapması hukuka, adalete, hakkaniyete, dine, imana uygun olup olmadığı hususunda tek bir soru bile sormuyorlar ?…

Tarifini yaptığım muhteremler; Osmanlı Devletinde ilk Meclisi Mebusan’ın açıldığı 1877 yılından bu yana tam 140 yılın geçtiğini, 140 yıldır bu topraklarda sürdürülen parlamenter sistem ile, 71 yıldır Cumhuriyet yönetiminde uygulanan çok partili çoğulcu demokratik parlamenter sistemin ortadan kaldırılarak yerine, “Tek Adam Yönetiminin” planlandığı sistemin oylanmasına şunun şurasında sadece neredeyse saatler kaldı…

Beni aramak, fikrimi almak zorunda tabii ki değilsiniz ama bu içinize kapanıklık bu hareketsizlik, heyecansızlık neden ?…

Söz konusu Anayasa değişikliği ne getiriyor, ne götürüyor, Anayasa değişikliği ülkenin, şahıslarının, çocuklarının, torunlarının geleceğini nasıl etkileyecek, acaba ne kadar farkındalar ?…

Tarifini yaptığım muhteremler; Kıytırık bir dava için avukatınıza vekaletnamedeki “ahzu kabza” yetkisini vermemek için, neredeyse bin dereden su getiriyorsunuz, kızdığınız bir kimse ve/veya olay için onca zamanınızı ayırıyor, şikayet yağdırıyor, sosyal medyada uzun uzun paylaşımlar yapıyor, etrafınızı arayarak uzun uzun konuşuyor, dert yanıyor, fikir alıyorsunuz ama, ülkenin tapusunun bir adama bırakılması hakkında hiçbir şey sormuyorsunuz, kılınız bile kıpırdamıyor ?…

Küçücük bir dava için verdiğiniz genel vekaletname ile aleyhinize bir şey yapılıp yapılamayacağının derdine düşüyorsunuz ama, ülkenin yönetimi için umumi vekaletname isteyen ‘Tek Adam’ hakkında ufacık bir soru bile sormuyorsunuz ?…

634 yıl hüküm süren Osmanlı İmparatorluğunda tam 217 Vezir-i Azam (Sadrazam) ve 94 yıllık Cumhuriyet tarihi boyunca, toplam 25 Başbakan’ın görev yaptığı, Başbakanlık makamının niçin ortadan kaldırılmaya çalışıldığını sorma gereği duymuyorsunuz? 

Osmanlı İmparatorluğunun en parlak dönemi olan Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Padişah Kanuni Sultan Süleyman ile Sokullu Mehmet Paşa’nın “çift başlılık” yaratıp yaratmadığını hiç mi merak etmiyorsunuz? 

Osmanlıya öykünenlerin, “Osmanlı, Osmanlı” diye başımızın etini yiyenlerin, Osmanlıyı yeniden diriltmeye çalışanların en ünlü Osmanlı Sadrazamları olan İshak Paşa, Gedik Ahmet Paşa, Çandarlı İbrahim Paşa, Koca Mustafa Paşa, Hersekli Ahmet Paşa, Piri Mehmet Paşa, Kara Ahmet Paşa, Sokullu Mehmet Paşa, Kuyucu Murat Paşa, Bayram Paşa, Siyavuş Paşa, Köprülü Mehmet Paşa, Köprülü Fazıl Ahmet Paşa, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Baltacı Mehmet Paşa, Çorlulu Ali Paşa, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, Alemdar Mustafa Paşa, Mustafa Reşit Paşa, Mithat Paşa, Ahmet Vefik Paşa, Mahmut Şevket Paşa, Said Halim Paşa, Hüseyin Hilmi Paşa, Talad Paşa’nın padişah tarafından neden görevlendirildikleri, ülkeyi sadrazamsız yönetmeyi neden düşünmedikleri hakkında hiç mi düşünmezsiniz ? 
12 Eylül 1980 Darbesini gerçekleştiren cuntacıların hazırlattığı “1982 Anayasası”nda işçiyi, emekçiyi ve kamu çalışanlarını ilgilendiren tüm anti demokratik hükümler, düşünce özgürlüğünün ve düşünceyi ifade etme özgürlüğünün önündeki tüm engeller, basın hürriyetinin önündeki tüm engeller, Seçim Kanunundaki anti demokratik seçim barajı, Siyasal Partiler Kanunundaki yasaklamalar, Sendikalar Kanunundaki yasaklar, Dernekler Kanunundaki demokratik olmayan hükümler ve Hukuk Devleti ilkesi ile bağdaşmayan daha birçok düzenlemeler aynen muhafaza edilirken, demokratik parlamenter sistemde sembolik bir makam olması gereken Cumhurbaşkanı’na bunca yetkinin verilmesinin doğru olup olmadığını Anayasa Hukuku açısından neden hiç sormazsınız ?… 

Cumhurbaşkanı’nın, Anayasa Mahkemesi’ne üye ataması, üniversitelere rektör ataması, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kullanılmasına karar vermesi, Milli Güvenlik Politikalarını belirlemesi, üst kademe kamu yöneticilerini ataması, görevlerine son vermesi ve bunların atanmalarına ilişkin usul ve esasları kararname ile düzenlemesi, seçimlerin yenilenmesine karar vermek suretiyle meclisi feshetmesi hakkında, hukuksal yorum yapınca; neden Kılıçdaroğlu’nun SSK Genel Müdürlüğü’nden, hastanelerdeki kuyruklardan, Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararından, eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Başbakan Bülent Ecevit’e Anayasa fırlatmasından, bir zamanlar üniversitelere başörtülü giremeyen kızlardan dem vurursunuz ?…

Başbakanlık makamını Cumhurbaşkanlığı ile birleştirdiğini iddia eden adama, hiçbir zaman Sadrazamsız ülke yönetmeyen, Ertuğrul Gazi’den, Osman Gazi’den, Fatih Sultan Mehmet’ten, Kanuni Sultan Süleyman’dan, 2.Mahmut’tan, 3.Selim’den ve hiçbir zaman Başbakansız kalmayan Atatürk’ten, İnönü’den,Bayar’dan, Özal’dan,Demirel’den daha mı akıllı, daha mı becerikli,daha mı yetenekli olduğunu neden sorma gereği duymuyorsunuz ?…

Nasıl bu denli ıssız (!), ilgisiz, heyecansız, sorumsuz olabiliyorsunuz ?…

Damarlarınızda acaba o asil kandan yoksun musunuz ?…

Lütfen uyanın, silkinin, göreve, sandığa konsantre olun !…

Unutmayın, aklınızdan da çıkarmayın;

MEVZU BAHİS VATANSA, GERİSİ TEFERRUATTIR !…

Herkese “HAYIR”lı bir pazar diliyorum !…

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s