Mizahı seven bir toplumuz…
Bunda Türk mizahına geçmişten günümüze imza atan değerlerin, ustaların rolü büyüktür…
Mizahın temelinde duygu yatar…
Mizah, okur vatandaşın hissedip de söyleyemediğinin usta bir hoş ifadesidir…
Güldürür, güldürürken de düşündürür…
Komik bir abartısı vardır…
Ergen bir lafzanlık taşır…
Neşeli bir meydan okuması, kafa tutması vardır…
Bazen argo kullanır, bazen erotizmin sınırlarında dolaşır…
Mizah bir popüler kültür yansıması, ürünüdür…
Herkesin kızdığına kızan, güldüğüne gülen işleviyle toplumla özdeşleşmektedir…
Siyasetimiz, mizahımız için hep çok iyi malzeme olmuştur…
Siyaseti ve siyasetçileri temel alan mizah çokca siyasetin güncelliğine bağlıdır…
Liderler, kararları, söylemleri, hareketleri, aralarındaki çekişmeleri ve ortaya çıkan krizler ile seçimler mizahçı için besleyici malzemelerdir…
Ancak siyasetin kucağında debellenen günümüz basın ve medyasındakiler bağlı bulundukları kuruluşların yayın politikalarıyla hamur gibi yoğrulmaktadırlar… Bu da Mizahın sanatsal işlevini ve ufkunu ne yazık ki daraltmaktadır…
Demokrasi kültürü ve anlayışı ile hoşgörünün yok olmaya yüz tuttuğu bir süreç içinde bulunmamızı mizah sanatı açısından büyük bir talhsizlik olarak görmekteyim… Ancak mizahçının genetiğinde hınzırlık yattığı için başına gelebilecek hukuki darbe (!) olasılıklarını da göğüsleyebilen bir cesareti de içinde barındırmaktadır…
Geçmişten bu güne gittikçe zorlanmasına, demokrasi kültürünün azalmasına rağmen hala mizahtan aldığımız keyfi, ne kadar güldüğümüzü çok iyi biliyorsunuz…
Biz hep mizahı seven bir toplum olduk !…
Mizah dergilerinin, öncüsü AKBABA ve yakın çağda GIRGIR başta olmak üzere günlük gazetelerden daha çok satıyor olması bunun en açık göstergesidir…
Ancak endişem, gülen, keyifli bir toplumken, bölünen, sosyo ekonomik dar bağazda yaşam savaşı veren, agresifleşen, bağıran çağıran, kavga eden bir topluma dönüşmemiz çok acıdır…
Ayrıca mizah, gittikçe gelişen teknolojiyle daha hızlı akan hayatımızda her sanat dalında olduğu gibi değişimi sıkı takip etmeli, peşinde koşmalıdır…
Ben mizahın ilk kültürünü zamanın AKBABA Dergisinin hınzır yazarı/çizeri, “ABSÜRD MİZAHIN ÜLKEMİZDEKİ ÖNCÜSÜ” rahmetli Suavi Süalp ağabeyimden aldım, Milliyet Gazetesinde gece nöbetlerinde rahmetli DEĞER ERAYBAR ağabeyi ziyaretlerimde devamlı birlikte beni gülme krizlerine sokan ALTAN ERBULAK ile GIRGIR‘ın efsane ustası rahmetli Tekin Aral ağabey de beni bu konuda çok teşvik ettiler…
Suavi ağabey ile bir gece rahmetli sanatçım Erol Büyükburç‘un Etiler Çamlık’taki evinde, birlikte kendi tarihi daktilosuyla birlikte Barış Manço için yazdığımız, Kayhan ve Suna Yıldızoğlu‘nun da rol alabileceği “POPGİLLER” isimli bir filmin snopsisi “yangında ilk kurtarılacaklar” dosyamda itinayla saklanmaktadır !…
Tekin ağabeye de okuyup, değerlendirmesi için yolladığım “FIRILDAK NİYAZİ’NİN CENAZE TÖRENİ” başlıklı yazıma mail adresime yolladığı mesaj o kadar hoşuma gitmiş, beni o denli motive etmişti ki, mizah yazılarımın şahlanmasına yol açmıştı…
“İlahi Hasan, sabah sabah çok güldürdün beni… Allah da seni güldürsün emi ?…” mesajını hala saklarım…
Allah bizleri mizahtan yoksun bırakmsın, bu anlık minik tebessümleri bizlere çok görmesin ?…
Mutlu ve keyifli bir hafta sonu diliyorum…