FIRILDAK NİYAZİ’NİN CENAZE TÖRENİNDEN… “NASIL BİLİRDİNİZ ?” SORUSU… / Hasan Uğur Epirden

Onurlu yaşamak, ardından kötü düşünen, küskün kişiler bırakmadan son yolculuğa uğurlanmak…
Hani o musalla taşında yatarken, hoca efendinin sorduğu “-Nasıl bilirdiniz ?…” sorusuna cemaatta bulunan herkesten “-İyi bilirdik !…” cevabı alabilmek !…

Allah hepimize gecinden versin ama, insan ilişkileri en titizlik ve hassasiyet gösterdiğim şeylerin başında gelir…
Kimseyi üzmemek, kırmamak, kötülük yapmamak, fesat düşünmemek ana özelliklerimden olmuştur hep…
Ama gelin görün ki, Niyazi şatafatlı yaşantısına, geniş çevresine karşın “Fırıldak” lakabını fazlasıyla hak etmiş bir tanıdığımdı…
Hangi anda ne düşündüğünü, ne yapacağını anlayabilmek ve çözebilmek için kahin olmak bile yetmeyebilirdi !…
Menfaati için her türlü alavere dalavereyi rahatlıkla ve pişkince çevirir, yalanı yüz mimikleriyle ve vücut çalımlarıyla fevkalade kolay pekiştirir, yaşam biçimi ve felsefesine körpe ve tecrübesiz avlarla renk katardı…
Öyle ki alacaklıyı borçlu, imamı dinsiz, futbolcuyu topsuz, şarkıcıyı mikrofonsuz, yazarı kalemsiz bırakmak onun için sıradan becerilerdi…
Ama dedim ya, gene de çevresi inanılmayacak derecede genişti…

İşte o yüzden di ki cenazesi oldukça kalabalıktı !…
Cami avlusu hemen hemen her kesimden onu seven (!) ünlü simalarla doluydu !…
Onu tanıyana ve keşfedene kadar ben de onun girdabında birkaç kez minik kazıklar yememiş değildim !…
Ama gene de onu son yolculuğuna uğurlamayı dini görevlerim arasında saymış, erkenden caminin yolunu tutmuştum…

-Vay, Hasan hoca ?… Saçlarına sakallarına aklar düşmüş, moruklaşmışsın !…”
Arkamı döndüm… Bu Ayı İsmet’ten başkası değildi… Eski mahallede üç beş ev aşağımızda oturur, mahallenin kızlarını sözde bizlere karşı korur, kibarlığı bir türlü öğrenemediği için, çağrıldığında “Evet” kelimesi yerine kendine özgü ve yakışan bir tonlamayla “Ha ?..” kelimesini kullanan, kullanırken de ayı gibi homurdanarak çarpık dişlerini gösteren, ünlem ve işaret sıfatları yerine tekme, tokat, yumruk ve dirsek kullanan, yontulması asla mümkün olmayan bir “Yarma”ydı…
Kalabalıklığın arasında cüssemden beklenmeyen seri slalomlar yaparak kendimi ondan kurtarmam öyle pek kolay olmadı !…

Tam bir gölgelik bulmuştum ki arkamdaki konuşmaya istemeden kulak misafiri oldum !…
“-Bu kadar hızlı yaşarsa olacağı bu !…”
“-Kalpten gitmiş !… Hem de tam iş üzerindeyken ?…”
“-Yok canım garanti viagradandır !…”
“-Yaşına başına bakmadan o kadar karı kız peşinde koşarsa !…”
“-Eeee !…Dünya bu !… Bu gün varsın, yarına garantin var mı ?…”
“-Gene de zamansız gitti be Niyazi !…”

“-Çok üzgün gözüküyorsun ?… Yoksa sana da mı takarak gitti ?…”
“-…………….”

Bir başka köşede bizim “Fırsatçı” Rıza… Sağına soluna bakınıyor !…
Yanına yaklaştım…
“-Ne o Rıza ?… Sen Niyazi’yi tanır mıydın ?…”
Eğilerek kulağıma fısıldadı…
“-Ayıptır söylemesi…Ben cenazeye değil, Sansar Kemal’i görmeğe geldim !… Onunla bir ihale işim vardı… Kör olası her seferinde sekreteri Mualla’ya yok dedirtiyor…” deyip, sağına soluna bakınarak kalabalığı yararak ortadan kayboldu…

Gözüm selvi ağacının dibinde simsiyah giysiler içerisinde, başları örtülü, koca güneş gözlüklü bir bayan topluluğunda dul eşini aramakta…
“-Küüüt !…”
Ensemde bir tokat !…
“-Vay Selim’ciğim n’aber ya ?…”
Herifi hiç tanımıyorum… Hatırımda kalan “Yontulmamışlar” arasından da çıkartamıyorum… Üstelik adım da bildim bileli hiç “Selim” olmadı !… Gene de kibarliğimi bozmamaya çalışarak, sıkılı sağ yumruğumu zoraki arkamda saklayarak, dişlerimi gıcırtarak cevap veriyorum !’…
“-Benzettiniz galiba ?… Bendeniz Hasan… Hasan Uğur Epirden !…”
Herifçioğlu bir kahkaha atmaz mı ?…
“-Amma da şakacısın be Selim ?… Askerlik arkadaşımı nasıl tanımam ?…”
Haydaaaa !…
Başım durduk yere belaya girecek !…
Cebimden kimliğimi çıkartıp, burnuna dayıyorum !…
“-Burda ne yazıyor ha ?…”
“-Yamansın !… Kimliğini neden değiştirdin ?… Başın belada mı ha ?…”

Allah’tan yanıma “Kız” Hüsnü geldi de sağ yumruğumu kullanmaktan kurtardı…
“-Canım ağabeycim nasılsın ?…”
Daha ağzımı açmaya fırsat vermeden konuşmaya devam etti…
“-Ayol karısının elinde mendil, öyle ağlar gibi yaptığına bakma !…Genç yaşında onca servetin sahibi oldu !… “
“-Sus !… Duyacaklar !… Ayıp !…” diyecek oldum…
Kırıtarak devam etti…
“-Ayol Niyazi’yi şöförüyle az boynuzlamadı !…”

Kendimi bizim kulübün eski başkanlarından Alper Yarman’ın yanına zor attım…
Attım atmasına da bu sefer dedikodu yön ve meslek değiştirdi…
Yanında keskin kalemlerden Kuluç beyle hararetli hararetli konuşuyorlar…
“-Valla bizim sütçü Tevfik efendiyi takımın başına koysan, takım şimdi bundan daha kötü yerde olmazdı !… Padişah Kerim ile gitmeyeceği belliydi… Hih hih hiii !…“
“-Dediğin doğru !… Bu takıma “Fırıldak” gibi bir idareci koyacaktın, bak kulübü de, takımı da nasıl zirveye taşırdı !…”

Kulaklarıma inanmakta zorluk çekiyorum !… Bizim meftanın hala ruhu bile
zirvede, gündem oluşturuyor, neredeyse para edecek !…

Az ilerde bir hareketlenme oldu… Bütün kameralar cemaatın üzerinden geçerek (!) avluya mini mini eteğiyle ayak basan manken Çağlar’ın yolunu kesti !…
Seksi manken, daha gazetecilerin sorularını beklemeden rahmetlinin tabutuna 5-6 metre yakınlıkta pozlar vererek bir mini basın toplantısı (!) yapıverdi…
“-Niyazi beyle sadece arkadaştık !… Aramızda asla bir ilişki olmadı !…” Ardından merakla sordu…
“-Ay aranızda kele-vole var mı ?…”
Pes !… pes doğrusu !…
Bu kadarı da olmaz !…
Hem de ezan okunurken !…

Tam bu sırada avlunun kapısından bir muhabir seslendi…
“-Geliyor !… koşun !…”
Manken kızımızın etrafının tamamen boşalması, bu anı kollayan film yönetmeni Oğuz Tarçın için bulunmaz fırsattı !… Yeni dizisi için teklifini yapmak için bir daha nerede böyle fırsat bulacaktı… Yanına yaklaştı…
“-Sigaranızı yakabilir miyim ?…”

Gazetecilerin ve kameramanların itiş kakış eşlik ettiği Büyükşehir Belediyesi Başkan adayı Kadim Lopbaş, yanında yalakaları ve korumalarıyla avludaki yerini aldı… Bizim Niyazi’nin ona büyük destek verdiğini ve karşılığını alma sözüyle ödüllendirildiğini sağır sultan bile duymuştu…O ise şayet seçilirse 5 yılda alacağı maaşlarının toplamının en az üç beş mislini hemde bir defada peşinen ve de gözünü kırpmadan (!) harcayacak kadar vatansever ve milliyetçi rolünü (!) belli iyi ezberlemişti…
Ancak açık konuşmak gerekirse, insanın yanında bu kadar yalakasının olmasını ciddi bir şansızlık olarak görememenin şansızlığını taşımaktaydı…
Bu kadar ahalinin içine girmek, dini bütün (!) ve vatandaşsever (!) başkan adayı için güzel bir fırsat sayılırdı…
Ancak bu kadar korumayı kimler için ve hangi tehlike korkusuyla edinip, yanında taşıdığını gerçekten çok merak ettim !…
İktidarın adamı olmak için yaşamını, kişiliğini, giyimini, kuşamını değiştirmiş, eli tespihliler, ayağı takunyalılar arasına katılıp, “En büyük Müslüman” imajını takınmıştı…

Ve büyük an geldi !…
Millet cenaze namazını kılmak için, itiş kakış ön saf mücadelesi vermeğe başladı…
Bu “Fırıldak”ı sevdiklerinden, ona bu son görevde daha yakın olma arzularından değil, kameraların ve objektiflerin orada bulunmaları gerçeğindendi !…
Kim bilir, akşam ana haber bültenlerinde kaç kanalda görünecekler, ertesi gün etrafındakilere “İşte ben oradaydım !…” havasını kaç kişiye atacaklardı ?
Hoca efendi cenaze namazını kıldırırken sıra en önemli ana geldi…
Bir soru her zaman olduğu gibi cevabını beklemekteydi…
“-Merhumu nasıl bilirdiniz ?…”
Tüm saf tutanlar, tek bir ağızdan, papağan gibi cevapladılar…
“-İyi bilirdik !…”
Ama eminim herkes, içinden benim gibi, lakabının hakkını yaşamında fazlasıyla verdiği görüşünü taşımaktaydı !…

Cemaat ona son görevini yere getirerek tabutuna omuz verdi…
Ve hepimizin kaderinde yazıldığı gibi, tüm dünya nimetlerini, servetini, ailesini, parmakladığı onca kişiyi bu dünyada bırakıp, ender sevaplarını altına alıp ezen ve yok eden onca günahıyla, sadece cepsiz bir kefenle toprakla örtülmeğe doğru son yolculuğuna çıkıyordu !…
Sonrası orada yapayalnız kalacaktı…

Eve dönerken içime hüzün çöktü…
Ve düşündüm…
Bir gün ben de mekan değiştireceğim…
Hoca efendinin o malum sorusuna saf tutanlar acaba içlerinden neler düşünecekler ?…
Ne kadar manevi servetle uğurlanacağım ?…
Ve… o uğurlayanlar arasında kimler olacak ?…
Ya sonrası ziyaret edenler ?…
En çok ziyaret eden ?…
Merak bu işte !…
“Dur !…” diyemiyorsun !…
Ölüm gibi !…

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s