Bugün sizin için çok değişik, alışılagelmişin dışında kıssadan hisse alınması ümidiyle bir yazı paylaşmayı düşündüm… Bakmaya değil, okumaya vaktiniz varsa devam edin ?…
Bazen yazdıklarımı anlamayanlarla karşılaşıyorum… Oysa çoğu zaman vurguladığım gibi sloganımız, “BAKMAK İÇİN DEĞİL, OKUMAK İÇİN” Yazılarıma bakıp da okumadan, okur gibi göz atıp da özümsemeyenler azınlıkta da olsa ne yazık ki mevcut…
Bir zamanlar yazılarını yazmak üzere okyanus sahiline giden aydın bir adam varmış… Çalışmaya başlamadan önce sahilde bir yürüyüş yaparmış… Bir gün sahilde yürürken plaja doğru baktığında dans eder gibi hareketler yapan bir insan silueti görmüş…
Başlayan güne dans eden biri olabileceğini düşünerek gülümsemiş ve ona yetişebilmek için adımlarını hızlandırmış… Yaklaştıkça bunun bir genç adam olduğunu ve dans etmediğini görmüş…
Birkaç adım koşuyor, yerden bir şey alıyor ve yumuşak bir hareketle okyanusa fırlatıyormuş…
Biraz daha yaklaşınca seslenmiş: “Günaydın… Ne yapıyorsun böyle ?…”
Genç adam durmuş, başını kaldırmış ve cevap vermiş: “Okyanusa denizyıldızı atıyorum…”
“Sanırım şöyle sormalıydım” demiş, bilge adam… “Neden okyanusa denizyıldızı atıyorsun ?…”
“Güneş çoktan yükseldi ve sular çekiliyor… Eğer onları suya atmazsam ölecekler…”
“Ama delikanlı, görmüyor musun ki kilometrelerce sahil var ve baştan aşağı deniz yıldızıyla dolu…”
“Hiçbir şey fark etmez !…”
Genç adam kibarca dinlemiş, eğilerek yerden bir denizyıldızı daha almış ve dalgalanan denize doğru fırlatmış…
“Bunun için fark etti…”
Bu cevap bilgeyi şaşırtmış… Ne söyleyeceğini bilememiş… Geriye dönmüş, yazısının başına geçmek üzere kulübesine gitmiş… Gün boyunca bir şeyler yazmaya çalışırken genç adamın görüntüsü gözünün önünden gitmemiş… Aklından çıkarmaya çalışmış, bir türlü becerememiş… Nihayet akşama doğru fark etmiş ki o koca bilim adamı, o büyük şair, bu gencin davranışının özünü kavrayamamış… Çünkü bu gencin aslında yaptığının evrende bir gözlemci olmayı ve olup biteni izlemeyi değil, evrende bir oyuncu olmayı ve bir fark yaratmayı seçmek olduğunu anlamış. Utanmış…
O gece sıkıntı içinde yatmış… Sabah olduğunda bir şey yapması gerektiğini bilerek uyanmış… Yataktan kalkmış, giyinmiş, sahile inmiş ve o genci bulmuş… Ve bütün sabahı onunla okyanusa denizyıldızı atarak geçirmiş…
Lauren Tseley‘in bu güzel hikâyesi hepimize bir fark yaratma yeteneğinin bahşedildiğini, eğer bu yeteneğimizin farkına varabilirsek, görüş gücümüz sayesinde geleceği şekillendirme kudretini elde edebileceğimizi anlatır…
Hepimiz kendi yıldızımızı bulmalı, onu doğru zamanda, olması gereken yere fırlatmalı, önce başkalarına, sonrasında da kendi yaşamımıza anlam katmalıyız !…
Fark yaratma yeteneği işte böyle bir şeydir saygıdeğer okurlarım…
Haydi, kendi yıldızımızı bulalım ve fark yaratalım, vakit geçirmeden…
Umarım, bu paylaşımım bakmak yerine okumayı tercih edenler için fark etmiştir ?…